centaflex coupling ve islam savasları55
evet bugün güzel bilgileri yazan centaflex coupling deediki Halk dilinde Ziilfikâr, Hz. Muhammed'in Bedr Savaşı'„,j^ met olarak aldığı meşhur kılıcın ismi. İbnii’l-Iiisir mcşhur^**^ adlı kılıç hakkında şöyle der: “Hz. Ali, H. 2 (M. 624) dir Savaşı esnasında Munabbih b. el-Sahıni veyahut oğluej ** Munabbih’in kafasını uçurarak öldürmüş ve Zülfıkâr diyc^' kılıcını ondanTaberi, meşhur Zülfikâr adlı kılıç hakkında şöyle der;
Hz. Ali Uhud Savaşı’nda bir putperest Kureyşliye bir kılıç vu^ kılıcı kırıldı. Hz. Muhammed’in yanına geldi ve “Ya Resûlullah,^ cim kırıldı bana bir kılıç ver, kıhçsız savaşamam!” dedi. Bunun4,^ rine Hz. Muhammed, Zülfikâr adlı kılıcı çekip Hz. Ali’nin eline dikten sonra şöyle buyurdu:
Zülfîkâr’dan başka küıç, Ali’den başka yiğit yoktur, Yukarıda görüldüğü gibi, Zülfikâr adlı kılıç, daha önce Muı4 bih b. el-Sahmi veyahut oğlu el-As b. Munabbih adlı, savaş sırasım] öldürülen bir putperest Kureyşliye aitti. Daha sonra savaş ganinu olarak Hz. Muhammed’e (s.a.v.) geçmiş, o da Uhud Savaşı’nda E Ali’ye verdikten sonra “Lâ seyfa illâ Zulfekâr va lâ fatâ illâl (Zülfîkâr’dan başka kılıç, Ali’den başka yiğit yoktur) demiş Daha sonra Abbasi halifelerinin mülkiyetine geçmiş olan Zülfü adlı kılıç daima Hz. Ali’nin hatırasına ve şahsiyetine bağlı olaı âdeta onun bir sembolü hâlinde anılagelmiştir. Yine onun efsanelt
“ jrjılfikiîr, Hz. Ali’nin kişiliğiyle bir bütünlük haline gelmiştir. Mz. l yı Ziilfii^'^''*'^ düşünmek mümkün değildir, jrjilfıkâr’ı salt bir .savaş aracı olarak görmemek gerekiyor, Zülfikâr, >k adiilf’^^h hakkaniyetin, doğruluğun, nıeı-tliğin sembolüdür.
1400 mükef olduğu rivayet edilir, pir rİN'ayete göre de Zülf, iki uçlu kıldır. Zülfikâr, kıldan kâr et-ıfklir. 1^'* sözdür. Sözden kâr etmek, sağdan da, soldan da, yerden gökten de, kendinden üst makamda olandan da, kendinden alt jkiiiııda olandan da kâr etmektir. Söz .sahibi olmaktır. Zülfikâr İn-"ı'ni Kâmil in benliğidir. Dola3nsıyla Zülfikâr’ı eline almış olan, benlisini eline alınış olandır ki söz söyleme marifetine sahip, kemâle zattır. Zıilfikâryanhz Ali’de Zülfikâr’dır. Başkasının elinde an-l^n,ını >ntirmektcn öte geçmez. Ancak ehli, ehilliliğiyle o kılıcın kın-^zlıltma kın olabilir.
B. Zaman Hazretleri’nin Zülfikâr adlı bir e.seri vardır. B. Zaman, •Zülâkâi’ı ehl-i imana ve ehl-i ilme ve bilhassa hafızlara elzemdir.
İler bir hafız-ı Kıır’ân’ın, bu mecmuaya bu zamanda şiddetle ihti-\-acı'’ar. Kıır’ân’ın kırk vecihle i’cazını beyan eden bu e.ser, her hafızın elinde bulunmalı.
2- BİNİTİ; DÜLDÜL
Düldül, Hz. Muhammed’in beyaz dişi katırının adıdır. Bu katır Hz, Muhammed’e, Ufayr adındaki eşek ile birlikte, Mısır Meliki Mu-l;a\üs tarafından hediye olarak gönderilmişti. Hz. Muhammed de Düldül’ü, Hz. Ali’ye hediye etmişti.
EFSANE:
Denildiğine göre. Düldül, Muaviye b. Ebü Sufyan zamanına kadar yaşadıktan sonra, Yanbü’de öldü. Şi’ilerden çıkmış bir rivayete nazaran, Düldül hayli yaşamış ve Hz. Ali onun sırtına binerek. Hariciler ile muharebe etmiştir."*''
Mitolojik olarak denilir ki çeşitli yörelerde Hz. Ali ve Hz. Fatma ile ilgili kutsal mekânlar bulunmaktadır.
y3 İslam Aasiklopedisi, Leyden Tabt, ma. Zilifekâr M. E. B. Y.
LîtTaberi, Tarih-i Taberı, 2/5.16 E. O. Y. İbnil’l-Esii , Et-Kamıl. 2/.28S B.Y. İslâm Ansiklopedisi, Leyden tabı ma. Düldül M,,
Kilhmmanmaraş ta en bilineni Ali Kayasıtlır k yolu üzerindedir. ' ,
Hz. Ali bur.ıya gelir, atj kayanın üzerine konar. Burj ayak izi vardır. Güredin Çayı ve Güredin Kalesi buluı,^*\ Icnceye güre Güredin Çayının ünü kapanmıştır. Hz. besiyle suyun yolunu açar, kale de 100-150 metre yer W'
Hz, Ali fethettiği Güredin Kalesinin düşman eline rür. Kale için Keyş ile savaşır. Keyş’in başını Zülfıkiir'ıyl^'^ kayaya çarpar, çarptığı yerde çukur oluşur.
Oraya Keyşin çukuru denir. Çukurun içinde bir beyazı Bunun Keyşin kafatası olduğunu söylerler.
Ali Kayası’nda bir de mağara vardır. Düldülün buraOj diği söylenir.
Düldül çok yüksek yerlere sıçramaktadır. Sudan geçerke,,. ıslatmamaktadır. Ancak hızlı koşamadığı söylenir. Düldül'ü„^ hğı konusundaki eleştirilere karşı Hz. Ali şöyle cevap verir: “Ben düşmandan korkup kaçmayacak kadar yürekli, ka,^^ valaınayacak kadar merhametliyim
Ali Kayası'nın bulunduğu dağın adı Düldül Dağıdır. Yötîık.,^ tane daha Düldül dağı vardır. Ali Kayası’nın bulunduğu dağda K»,. Düldülü, 10 km. ileride Orta Düldür vardır.
Hz. Ali Orta Düldül dağını geçerken atının zorlandığını görjj,
“Eğil ya mübarek!” der, dağ eğilir.
Köylüler bu dağdan, Ay’ın karanlıkta kaldığı gecelerde bileİji, ışık geldiğini söylerler.
Nıırhak Dağı zirvesinin 1 km. kuzeyindeki krater gölüne Gölü” denir. Hz. Ali buraya gelir, 7 metrekarelik bir alanda taştan bir yastık vardır. Hz. Ali’nin burada uyuduğu söylenir. Hz. Alibü-raya yazın gelmiştir. Elini suya değdirir değdirmez su buzakesnüşbt Ali Gölü’nün başka bir anlatımında ise buraya Gül Dağı denir. Kadınlar burada çocuk için dilekte bulunurlar. Çocukları olanlar kız ise Gülay, erkek ise Ali Gül ismi verirler. Yapılan incelemede bu yöredeki nüfusun üçte biri bu isimledir.
Yine bu yörede 5 parmak denilen ziyaret vardır. Söylendiğine göre Hz. Ali burada namaz kılarken heyelan olur. Bir kaya Hz. Ali’nin
‘doğru gelmektedir. I Iz. Alır "Dur ya mühnrek!” der, kaya du-1 kayada 5 parmak izi vardır, üu parmak izleri 20-25 cm. bü-
plbistan Demircili beldesinde Balıklı Pınar vardır. Düldülün centaflex coupling aya-ı,nin değdiği >'crde pınar çıktığı söylenir. Pınardaki balıklar kutsal ^ntıiıl edilir. Ikdıklann kutsallığına inanmayarak onları tutup yiyen j;, ırkadaş taşa dönüşürler; aynı zamanda evleri yanmıştır. Balıklar j^. tekrar göle dönmüşlerdir. Pınarın üst tai-afmda Hz. Ali’nin atını l^^gİ3(j^ı yer vardır. İnsanlar buraya bez bağlamaktadırlar. Bu pı-^^r.ı Bektaşi Divanesi denen bir bayan ziyarete gelirmiş. Balıkların olduğu suyun yanında bulunan kavak ağaçlarının gece secdeye ka-pıındığ'nı söjlemckte fakat insanlar ona inanmamaktadır. Bir gün (vnan, secde eden kavak ağacının en ucuna başörtüsünü bağlar. Sj1xiI> gelen insanlar kavağın ucuna bağlanmış başörtüyü görünce olsnlara inanırlar.
Yörede Ali Kayası ziyaretgâhından başka, Hızır-İlyas Ziyareti sardır. Hz. .Ali’nin Hızır donunda gelip kayayı ikiye ayırdığı anlatılır. Tahtalı ziyareti makam olarak bilinir, Aldırın’da Kayralın Ziya-(çli \-irdir. Yörede Fatma Ana kültü de vardır. Tandır olarak kabul ettikleri >erde küçük taşlar da hamur kabul edilir. Bu değerler hurafe \'e bâtıl sayılarak yok .sayılmamalıdır. Bu değerler insanları birleştirmesi gereken değerlerdir.
Bölgedeki tüm ziyaretler hem Alevi hem de Sünniler tarafından
ortak ziyaret edilmektedir."«s
Prof. Dr. Erkan YAR bu rivayetleri şöyle değerlendiriyor. Aynen katıldığım görüşlerini olduğu gibi buraya alıyorunu^s*
Tarihsel kayıtlarda Hz. Ali’nin Anadolu’ya gelmediği bilindiği hâlde neden Hz. Ali’nin atının ayağının değmediği yer yoktur?
İbnceli yöresinde de bu böyledir.
Neden böyle oluyor?
Bu soruya yanıt ararken önce inançların kaynağını sorgulamak lazım. İnancın kaynağı insandır, toplumdur.
“İnanç So.syolojisi” bunları araştıran bir bilim dalı olarak gelişmektedir. Aleviler de Sünniler de aynı türbede dua ederler.
255Vrd. Doç. Dr, Hamza Karaoğlan, Sölçü İmam Ünv. Kahramanmaraş
256Pruf Dr, fcrkan yar
Dazı çevrek-rdc Alevilik, mitolojik bir inanımı iriliyor. Oysa Alevi- Bcktaşiliğiıı bir teolojisi vara,r
temi vardır
Kahramanmaraş'taki izler sadece Alevi-Bektaşi i nin bir pandası değil, halkın inancıdır.
Her ikLsimle de oıiıık olan “Hz. AliYiin küffuri^ sav.
Bu efsanelerin öncülleri neler olabilir diye bal<tığiffi,^'’*>i'y Birincisi: insanların yaradılış özellikleri, insanların ku a yal ilişkilerin yapısı önem kazanır.
Ortadoğu coğrafyasında neden bu söylemler daha hâki İkincisi de bu efsanelerin kendi metinlerine incelenmeli^.''"' Alevi-Bektaşi söylencelerinde ana karakter Hz. Ali’dir v manlığı ve Zülfikâr’ıyla ön plâna çıkmıştır. k
Bu efsanelerin ana teması nedir?
Kutsal mekânlar oluşunca buralarda kurban kesiliyor, dy, liyor, koruma altına alınıyor, orası dokunulmaz oluyor.
Benim yorumum şudur: Bu efsanelerin kaynağı Alevi-Bck^^ olojisinden kaynaklanmıyor.
Sosyal bilince taşınan mesaj şudur:
“Hz. Ali’nin Düldülü ile gezdiği, savaştığı bu bölgeler bize ain^ bu kutsal yerler bizim vatanımız olmuştur.”
Bir toplumun iktidarda veya muhalefette olması o toplunu^ inançlarını da etkiler. Aleviler hep iktidarlar tarafından ezildi^ kendi kahramanını üretememiştir. Kurtarıcı olarak mânevi kahrj. manini üretmiştir. O kahraman Hz. Ali’dir.
Aleviliği tamamen söylencelere bağlı bir inanış olarak tanıtmak yanlıştır.
Aleviliğin Tanrı inancı vardır, Kur’ân’ı tanır, akılcıdır, teolojisi olan bir inanç sistemidir.
3-ZIRHI:
Resûlullah efendimiz buyurdular ki:
-Kılıcın gazaya lâzımdır. Deven bineğindir. Sana verdiğim “Hutamî zırhlı” gömleğin nerededir, ne oldu?
-Yanımdadır.
-Onu sat v(i^^^^nı bMMlİÜfi^Mihr olarak o kâüdiı
mimin ii/erinc llz. Ali, zırlımı salması için birine verdi. Verdiği ^ |xizard.ı salarken, Hz. Osman efendimiz zırhı lanıyaruk 400 satın aldı. Yanına da 400 dirhem daha koyarak;
‘ »Hu zırh sizden başkasına lâyık değil!" diyerek I Iz. Ali’ye geri gön-Ifftli. H?- düğün hazırlıklarına başladı.
^ Haclis-i Şeriflen de anlaşılacağı üzere 1 İz. Ali’nin (r.a.) savaşlarda .(ligi zırh o günün koşullannda arkası olmayan, ön kısmı nıııha-fızfl ol dokuması zırhla öi’ülmüş bir giysi idi.
;\rkasının açık olmasını Hz. Ali şöyle ifade eder:
"Pen savaşlarda asla düşmana arkamı dönmem, onun için arka tarafının zırhlı olmasına gerek yoktur."
Ali, (r.a.) Allah elçisinin kızı Hz. Falıma ile evlenirken “hutamî y^rdonileıı değerli bir zırhını nıehir olarak vermiştir.”^
Bu maddî ve zahirî bir zırh idi. Ancak Hz, Ali’nin asıl zırhı Ceb-^il (as) tarafından peygamberimize indirilen ve Resûlullah’ın da \\u öğrettiği Cevşenü-1 kebir duası ile Celcelutiyye adlı dunlardır. Kaldı ki, onun her savaşa çıkışında peygamber efendimi-j[in (s a v.) duaları onun için en büyük mânevi birer zırh idi. Hz. Ali (r.a.) hiçbir .seferinde namaz kılıp, dua edip, Rabbmdan zafer istemeden hiçbir sav’aşa katılmamıştır. Böyle birine kılıç ne yapsın? Ni-[javet bir savaşta 70 yerinden ağır yaralandığı hâlde inayet-i dâhiye yavesinde ölniemiştir.
4- ÇİZMESİ (Ayakkabısı):
Hz. Ali (r.a.) her savaşa çıktığında basit ve sade bir ayakkabı gi-\erdi. Öyle lüks ve şatafatlı bir ayakkabısı yoktu. Hz. Ali’nin ayakkabısı liftendi.
İbn-i Abbas diyor ki, “Cemel Savaşı’na giderken Hz. Ali’nin yanına vardım. Hz. Ali oturmuş yırtık ayakkabısını dikiyordu. Bana,
“Bu ayakkabının değeri ne kadardır?” diye buyurdu.
“Hiç değeri yoktur!’’ dedim. Hz. Ali şöyle buyurdu:
-Allah’ayemin olsun ki, bu ayakkabı bana sizlere baş olmaktan (hilâfet makamından) daha sevimlidir!
No comments:
Post a Comment